.

5 Temmuz 2015 Pazar

Bu bir isyan mektubudur

  Bu bir isyan mektubudur.

  Hayatın ışıkları bana hep sarıydı. Geçip geçmemek arasında bıraktı beni. Bense sanki arkamda takip eden biri var gibi bekledim. Geride kalmasın diye beklediklerimin umurunda olmadım, çok geride kaldım.

  Şimdi tek başıma bir yolculuktayım, müziğim son ses açık beni geçip gidenleri yakalamaya çalışıyorum. İbreyi sona getirdim.

  Önüme ne çıkarsa ezip geçmeye hazırım. Sadece duvara çarpmaktan korkuyorum. Ölmek istemiyorum.

  Zaman intikam zamanı.

18 Haziran 2015 Perşembe

Karalamalar - 2

" Yoruldum Mustafa " , " Niye abi ? "


  " Doğdum, biraz büyüdüm ve benden uslu bir çocuk olmamı beklediler, oldum. Okula gittim benden iyi bir öğrenci olmamı beklediler, oldum. Biraz daha okudum, benden iyi bir üniversiteye gitmemi istediler gittim. İyi bir insan olmamı ve herkesi sevmemi istediler, sanki herkesi sevmek zorundaymışım gibi. Oldum, sevdim. "


  " Bugüne kadar sadece kendimi kanıtladım başkalarına. Onlar istediler ben yaptım. "

  " Sonra bir kadın sevdim. O beni sevmedi. Kendimi kanıtlayamadım Mustafa, kendimi kanıtlayamadım. İlk defa kendimi kanıtlayamadım. "


  " Ve şimdi aklımdan çıkmıyor, kendimi kanıtlamak için peşinden koşuyorum. Buna aşk diyorlarmış anlamıyorum. "


  " Eee abi şimdi ne olacak ? "


  " Ölücem Mustafa, ölücem ama tanrı bile kendimi kanıtlamamı isteyecek benden. "


  " Bu sefer de kendimi kanıtlayamamaktan korkuyorum. Anlıyor musun ? "

16 Haziran 2015 Salı

Karalamalar



  Kadınların bahanelerine hep yenik düşen ve son vuruşu hiç bir  zaman yapamayan bir adamdım. Terk edilişimin başlangıcı da buydu zaten. Büyük bir ivmeyle başlayan ilişkilerim aynı hız ile sona eriyordu. Affedersiniz  ben gidenin ardından, deli sikine hasret kalır gibi kalıyordum.

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Hayat ve Güzel Kadınlar

  Ekmeğimi çıkarmak için geceleri getir götür işleri yapıyorum. İşe çıktığım akşamlardan bir tanesiydi, pek de kalabalık olmayan bir bölgeden çektim bar taburesini. Her zamankinden söyledim kendime. Belirli alışkanlıkları olan ve benimsediklerinden asla vazgeçmeyen bir adamım. Kimileri buna monotonluk diyor.
  
  O kahverengi gözleri üzerimde hissedeli uzun zaman olmuştu. Artık zamanı gelmişti. Şık bir hareketle barmene işaret ettim geçeceğim yeri. Her zamanki gülümsemesini gördüm suratında ve bardağımı sandalyeye oturmamla eş zamanlı olarak önüme koydu. Bu anlarda kullandığım belirli taktikler vardır. Gözlerine bakıp sadece gülümsedim, bu taktiği uygularken hiç konuşmuyordum, reddedilsem bile çevredekilerin anlama ihtimali yoktu. Bana verebileceği en ağır tepki gülümsememek olurdu. Ama olmadı, gülümsedi.
   
  Pencerenin önüne koyduğum tek kişilik koltuğa oturdu, içki ikram etmedim. Masanın üzerine çektiğim iki şerite baktı. ”Bir şeritten sen gidiceksin diğerinden ben. Ama çok hızlı gitme.” dedim gülümseyerek, dinlemedi. Hızlı bir burun hareketi ile eritti şeritleri, her zamanki gibi aldım ben de.
  
  “Ben bir Pamuk Prensesim” dedi. “Her zaman prensler mi uyandıracak prensesleri.” gibisinden bir şeyler zırvaladı. Bir öpücük ile uyandırdı prensi.
  
  Bu akşamki siparişimi getirdiğime ve prens uyandığına göre götürme işlemine geçebilirdim. Az gittim uz gittim dere tepe düz gittim. Gözlerime baktı ve “Beraber gelelim.” dedi.
  
  İlk gelmeye başladığımdan beri pis bir huyum var, geleceğim yere gelirken kimseyi beklemem. Her zamanki gibi erken geldim. Sustu.
  
  “Neden susuyorsun?” diye sordum.
  
  “Beni beklemedin.” dedi.
  
  “Hayat güzel kadınları beklemek için çok kısa.” dedim.
  
  Elimi attığımda büyük bir ıslaklık ile karşılaştım. Geldi. Yatağa sabahtan kalma çay dökülmüştü.

14 Şubat 2012 Salı

Bir Çocuk İçin 14 Şubat

  Bu yalnız geçirdiğim kaçıncı sevgililer günü olarak tarihe geçecek bilmiyorum ama bu sevgililer gününde boş boş oturmak yerine ben de bir şeyler yapayım dedim ve geçirdiğim sınırlı sayıdaki sevgililer gününden hangisinin benim için önemli olduğunu düşünmeye karar verdim.Böylece hem yaşadığım sevgililer günlerini düşünerek bugünün boşluğunu dolduracak hem de bugün söyleyecek bir şeylerim olacaktı.
  
  Aldığım güller,kalp şeklindeki yastıklar,parfümler,müzik kutuları falan filan derken kuytu köşelerde gizlenmiş bir hediye buldum 'Cam şeklinde,üzerinde bir ismin yazılı olduğu kalp'.Kalp üzerindeki isim bulanıktı benim için,zamanı düşündüm ve netleştirmeye çalıştım o isimi 'E',aklıma birden okula gitmek için kullandığım servis geldi 'L',Onu çok tatlı yapan o tavşan dişler 'Ç',kömür gözler 'İ',ve birden henüz 11 yaşımda olduğum 'N'.ELÇİN'di ismi.
  
  Elçin ilkokulda bizim sınıfa nakil ile gelmişti.O zamanlar 5.sınıftım ve belki de aşkın ne demek olduğunu o zaman tam anlamasam da şimdi anlıyorum ki ben ona aşıktım.Aynı servise biniyorduk Elçin ile,bu benim için o kadar önemliydi ki,servisten önce ben indiğim için büyük üzüntüler duyuyordum.Keşke o benden önce inse ve onun servisten inene kadar yaşadığı bütün anları onla paylaşabilsem diye düşünüyordum.Bir anlamda ona olan aşkım serviste başlamıştı.
  
  Kapkara gözleri ve tavşan dişleri vardı.Bu ikili o kadar uyumluydu ki benim için,derinlerde kalsa da düşününce hala yüzü gözlerimin önüne geliyor.İlk ona sevgimi itiraf ettiğim zamanı hatırlıyorum (Yine serviste).Sevgime karşılık vermemişti ama ben kararlıydım o benim sevgilimdi.Beden derslerinde hep onu keser onun katıldığı oyunlara katılırdım.
  
  Zaman aktı ve 13 Şubat oldu.Ben 13 Şubata gelinceye kadar bütün planımı yapmıştım kafamda.Yarın sevgililer günüydü ve ben sevdiğim kıza hediye alacak onu etkileyip gönlünü kazanacaktım.Bugünü düşünüp biriktirdiğim paralar ile hediyelik eşya satan bir dükkan gittim.Elimdeki paraya göre hediye seçecektim.Birden gözüme üzerinde yazıların olduğu cam şeklinde bir kalp gördüm.Elimdeki parayla onu alabiliyordum hatta param bile artıyordu.İçeri girdim utangaç bir tavırla ve vitrindeki cam şeklinde kalbi gösterdim.Adam gülümsedi ve 'Üstüne isim yazayım mı?' dedi.Daha çok utanmıştım ve 'Yaz' dedim.Artan para üstü ile de ismini yazdırdım cam kalbin üzerine.'Seni seviyorum Elçin'
  
  O gece heyecandan uyuyamadım.Bütün planım istediğim şekilde işliyordu.Hediyemi servisten inmeden önce verecektim ona (tepkisini görmekten korkuyordum çünkü).
  
  14 Şubat günü okula hiç olmadığım kadar heyecan ile gittim.Zor zapt ediyordum içimdeki heyecanı,o an hemen gelmeliydi...

  Sonunda bütün gün beklediğim ana yaklaşmıştık.Ders bitti ve servislere bindik.Servise bindiğim andan itibaren elim,çantamda sakladığım hediyedeydi.İnmeden hemen önce verecek ve öyle inecektim.En arkada otururdu hep.Diğer çocuklar ile o gün ona yakın oturmak için yarıştım ama yanına oturmayı başaramadım.Bir ön sırasına oturmuştum.
  
  Ve o an geldi.Sakladığım hediyeyi hızlı bir şekilde çıkartıp Elçine verdim ve 'Bu sana aldım' dedim.Suratım kıpkırmızıydı.Benim için hikaye işte bu noktada bitti.Elçin uzattığım hediyeyi almadı.Anlamıştı sevgililer günü için olduğunu.Serviste herkes bana bakıyordu.Hediyeyi yanındaki boş koltuğu koydum ve indim.Hediyemi değil açmak almamıştı bile.Nasıl olabilirdi bu?
  
  Daha ilk hayal kırıklıklarını yaşamaya başlamamış bir çocuk için bu kadarı fazlaydı.Gözlerim doldu,eve gidip yorganımı başımın üzerine çektim.O gece hiç kalkmadım yataktan.Daha sonra yaşadığım hayal kırıklıkları gibi bu da çok uzun sürdü benim için.O sene bitti ve ortaokula gitmek için yollarımız ayrıldı onunla.Elçine serviste başlayan aşkım yine serviste bitmişti.

  O zamanlar küçük olmamın etkisi ile büyüdükçe bu olay çok derinlerde kalmıştı benim için.İşte bugün yine bir 14 Şubatta yalnızlığın verdiği sıkılma duygusu ile tekrar hatırladım bu eski anımı ve Elçin'i şu ana kadar yaşadığım 14 Şubatları en anlamlı yapan kız seçtim.İyi ki bana o hayal kırılığını yaşattın ve bu yazıyı yazmamda yardımcı oldun.

5 Şubat 2012 Pazar

Yalnızlık Tanımları

-Yalnızlık: En üretken olabileceğin zaman.Hamile kaldığın düşüncelerini doğurmak paylaşsınlar diye yalnızlığını.
-Yalnızlık: Bir askılık bedenimizi çıkartıp astığımız ruhumuzla kaldığımız.
-Yalnızlık: Harikalar diyarı çektiğin tek nefesle.
-Yalnızlık: İnadına uyumamak.Sevdiğinin kokusuyla uyanamamak.Boş odanın soğuk havasının sinsi bir yılan gibi bulduğu battaniye boşluğundan girmesi kıçına,yüzüne vura vura uyandırması seni yalnızlığın.
-Yalnızlık: Sadece benim anladığım bana ait olan.
-Yalnızlık: Kahveydi.Şairin dediği gibi sigaraydı yalnız senin için yanan,içine çektiğinde dertlerini filtre edip dışarıya saldığın sarı dumanla rahatladığın.

17 Eylül 2011 Cumartesi

Yapmak ile Yıkmak Arasındaki Adalet Sağlayıcı: Aşk

"Yıkmak kolay, yapmak zor" derler ya hep, doğrudur. Yapmak yıkmaya göre her zaman zor olmuştur benim adıma. Bundan dolayı da genelde rahatsızlık hissetmişimdir. Bu kadar dengesiz olmamalı diye düşünmüşümdür. Bir şeyleri oluşturmak için harcanan zaman yok etmek için gereken süreye denk olmalı diye dilemişimdir. İşte yine bir gün böyle düşüncelerin ortasındayken biriyle karşılaştım. Gözlerimi alamadım bir türlü. Sebebi onu görmekten aldığım keyifti. Vücudum adrenalin salgılıyordu. Kalbim hızlandı. Kan basımcım arttı. İçimde bir şeyler oluyordu. Sanki hızla giden bir arabayla bir tümsekten atladığında tüm iç organlarının havalanması gibi, sanki uzun zamandan sonra çalıştırdığın kaslarındaki tatlı laktik asit ağrısı gibi... Nasıl desem farklı bir şey işte. Bir anda ve çarpıcı. Evet tam o an çarpıldım. Sanki üstümden çin ordusu ışık hızında tek sıra halinde geçmiş gibiydi. Her şey bir anda oldu. Bir anda içimde kocaman bir şey oluştu. Yapmak hep zor olmuştu hayatımda, herkeste olduğu gibi. Ama şimdi anında içimde devasa bir şey yapıldı. "Yıkmak kolay, yapmak zor"un ikinci kısmının genel geçerliliği aramızdan ufak bir törenle ayrılıyordu. Yapmak'la yıkmak arasındaki adalet sağlanıyordu sanki. Kendime gülümsedim.

Bundan sonraki kısmı kısa geçeceğim: Aşık oldum. Gittim. Tanıştım. Aşık oldu. Sardım. Sevdim. Sevdi. Öptü. Kırdım. Kızdı. Öptüm. Öptü. Kırdım. Kızdı. Öptüm. Öpmedi. Sardım. Sevmedi. Gitti. Gelmedi.

Yıkmak kolay olmadı. Onun içimde bir anda oluşturduğunu yıkmak kolay olmadı. Yıkamadım.. Sökemedim. Söküp atamadım. Diğer her değerin başına geldiği gibi "Yıkmak kolay, yapmak zor" da tepetaklak oldu. Bitmedi. Bitiremedim. Diğer her cepheden galibiyetle çıkan "yıkmak" müttefikim olduğu tek savaşta yenildi. Yenik düştük. Unutmadım. Unutamadım. Lanet olsun bu kadar zor olmamalıydı bu. Böyle öğrenmemiştik. Böyle öğretmemişlerdi. Lanet olsun. Ben tükendim içimdeki o tükenmedi. Lanet olsun.